Monday, December 23, 2013

havlu kenarı örnekleri tığ işi

Selam sevgili web sitesi ziyaretcilerimiz. Yogun istek aldigimiz icin sizlere bugün havlu kenarı örnekleri tığ işi makalesini sunmaya karar verdik.

En Güzel Havlu Kenarı Örnekleri

          Havlu kenarlarına devam ediyorum. Bu örnek te cıvıl cıvıl bir örnek. küçük küçük yıldız çiçekler Şahane görünüyor. Nasılda üretken hanımlarımız var. Ne kadar güzel tasarlamış ve örmüşler...


havlu kenari ornekleri tig isi 1
         Yeşil ve beyaz çok yakışmış. Havlusuna zaten diyecek yok, kuşların içinin kaplaması çok ilginç ne olduğunu anlayamadım. Hoş ben bir tek kendi işimin kumaşlarını tanırım ya, neyse :)  Pikosunu altın renginde yine şekilli yaptım. 2010'un güzel örneklerinden oldu maaşAllah...  Nasıl?  Hocam! beğendiğiniz mi?


Ziyaret etmeniz gereken ilginc makaleler : tığ işi havlu kenarı örnekleri

Sunday, December 22, 2013

Baroni, forma, bayrak, saygı



baroni forma bayrak saygi 1


RECO_ONE YAZIYOR






Fenerbahçe Galatasaray derbisi bitti Fenerbahçeli futbolcular seviniyor. Oyuncular arasında Cristian Baroni adında bir Brezilyalı var. Ne yapmış bu adam? Maç sonu vatandaşı Melo ile forma değiştirmiş ve o formayı o an elinde Fenerbahçe atkısı olduğu ve sevinçlere katıldığı için şortunun içine sokmuş. Vay be!...


Bizim değer yargılarımız çok enteresan bazen en fütursuz işlere normal gözüyle bakarken bazen çok basit bir olaya inanılmaz tepkiler gösteriyoruz.


Bir tartışmadır başladı, formayı şortuna neden sokmuş? Olayı o formada Bayrak var nasıl böyle bir şey yaparsın şekline sokup kendi düşüncesini başkalarına kabullendirmeye çalışanlar bile vardı... Bu konuya en ağır yorumu bana göre Erman Toroğlu yaptı: "Bunların en ahlaklısı Alex'ti onu da gönderdiler" diyerek.Bunların derken ağır bir aşağılama hissi uyandı bende... Brezilyalılar gerçekten ahlaksız mıydı ona göre. Sosyal medyada da olay oldu bir çok şey söylendi.


Yazımı bu konu üzerine kurma sebebim Brezilyalılar'a haksızlık yapmanın ne kadar yanlış olduğunu anlatmaktı. Birçok kültürün barındığı bir ülkedir Brezilya. Dünyanın 9. büyük ekonomisidir. Bir Baroni üzerinden  "bunların tanımlaması yapmak aslında hem tüm Brezilya'ya hem de Fenerbahçe'ye çok büyük ayıptır.


Bu seviyedeki insanların bu söylemleri bu kadar rahat söyleyebilmeleri maalesef son dönemde futbol kültürümüzün içine yerleşmiş durumda. Her akşam spor programlarındaki tartışmalar sırf reiting uğruna mıdır yoksa biz zaten böyle miyiz?
Bırakın bu tartışmayı da son yıllarda göremediğimiz maç sonu yapılan kutlamaları ve centilmenlikleri görün. En azından bunu yapmaya çalışın, belki kendinizi iyi hissedersiniz!..


Sunday, December 15, 2013

'It makes you up.': 1.YIL ÇEKİLİŞİ ♥


'It makes you up.': 1.YIL ÇEKİLİŞİM ♥: Benim için inanması güç, zaman çok çabuk geçti ve blogum kasım ayı itibariyle birinci yaşını doldurdu. Bu süre boyunca desteğiniz ve güzel ...


it makes you up 1 yil cekilisi 1






http://itmakesyouup.blogspot.com/2013/11/1yil-cekilisim.html?spref=bl


Saturday, December 7, 2013

Sokak Kedisi Bob



sokak kedisi bob 1


Sonunda Sokak Kedisi Bob'u okuyabildim. Kedi benim en sevdiğim arkadaştır. Bunu Karamel'den anlamak mümkün zaten.

Daha önce Kütüphane Kedisi Dewey'i okumuş ve sonralarına doğru çok etkilenmiştim. Tekrar bu tarzda bir kitap okumak isteyip istemediğime zor karar versem de sonunda aldım kitabı.

Çoook bayıldığım bir kitap olmadı. Kolay okunur ve kalbe dokunur bir hikaye.

Benzer duyguları Karamel sayesinde ben de yaşadığım için bana yabancı gelmedi. Hayır ben bir madde bağımlısı değildim. Ama kedilerin yalnızlığı alma konusunda büyük bir uzmanlığı var.

Bu 3 kedi arasında 3 ortak yön var. Üçü de sokak kedisi ve üçü de sarman :) Bu yüzden kitabı okurken Karamel'in yanımda olması sanki kitaptan çıkmış hissi verdi bana.

Kedi seviyorsanız, gerçek hikayeler seviyorsanız alın okuyun derim ben.


fiskos danteller

Merhabalar degerli site ziyaretcilerimiz. Yogun talep aldigimiz icin sizlere bugün fiskos danteller makalesini yayinlamaya karar verdik.

Bunlarda çeyizimdeki diğer dantellerden. Oda düzenlemesi yapılırken sandıktan fotoğraflamak için çıkardım.O yüzden ütüsüz oluşunu mazur görün lütfen.


Yatakodası Takımı


fiskos danteller 1


Vitrin Takımı 


fiskos danteller 2


Vitrin Takımı 


fiskos danteller 3


Orta Sehpa Örtüsü 


fiskos danteller 4


Fiskos Örtüsü 


fiskos danteller 5


Tepsi Örtüsü (büyütülüp sehpa örtüsü de yapılabilir) 


fiskos danteller 6


Tepsi Örtüsü 


fiskos danteller 7







Bu makale ile alakali daha cok bilgi bulabileceginiz degerli bir site : dantel fiskos masası modelleri

Sunday, December 1, 2013

betmezli pasta

Merhaba sevgili site okurlarimiz. Simdiki yazimiz betmezli pasta.

betmezli pasta 1

annemi ,babamı ve iki yengemi umreye uğurladık....şuan kutsal topraklarda ibadetlerini yapıyorlar. allah kabul etsin. gitmek isteyen herkese allah oraları nasip etsin. en kısa zamanda bizleri de inşallah..

yine kibele sofrasından bir tarif, cevizli sucuğu çok severim. adını duyunca hemen denedim.. tam bana göre bir tatlı oldu.cevizli sucuğu andıran bir tadı var... bundan sonra sık sık yaparım artık..ilk denemem olduğu için benimki daha cıvık oldu. birdahakıne suyu daha dikkatli dökmeliyim...

Malzemeler:

1 su bardağı mısır nişastası

1 su bardağı toz şeker -

1,5 su bardağı pekmez

5,5 su bardağı kadar su

1 tatlı kaşığı tarçın

1 su bardağı ceviz ya da fındık içi iri kıyılmış

1 paket bisküvi- 26 adet potibor biskuvi kullandım

Yapılışı:

1- Nişasta, tozşeker, pekmez ve bir bardak suyu tencereye alın. Kısık ateşte karıştırarak tam koyulaşmadan pişirin ve hemen kalan suyu ve tarçını ekleyin muhallebi kıvamına gelene kadar pişiririn. Ocaktan alın ılımaya bırakın

2- Bisküvileri elinizle ufalayın. ılıyan tatlıya fındık içi ve bisküvileri ekleyin ve karıştırın

3- Bir kek kalıbı veya dikdörtgen bir kabın içine streç folyoyla ( kenarlarından sarkacak şekile) kaplayın ve pekmezli tatlıyı dökün. Buzdolabında en az 6 saat kadar bekletin. servis tabağına ters çevirin. betmezli pasta 2


Ziyaret etmeniz gereken enterasan siteler : harnup pekmezi yapilisi

Wednesday, November 27, 2013

açıklamalı yazlık merserize bluz modeli

Selam sevgili web sitesi takipçilerimiz. Bugunku yazimiz açıklamalı yazlık merserize bluz modeli.

Örgü dergilerinden modeller üzerinden örülmüş denenmiş ÖRGÜ MODELLERİ. Beyaz merserize bluz beyaz ağ ipleri ile örülmüş. Bildiğiniz üzere merserize iplikler %100 pamuk olup yaz aylarında terlemenizi engeller.

aciklamali yazlik merserize bluz modeli 1


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 2


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 3


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 4


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 5


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 6


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 7


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 8


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 9


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 10


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 11


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 12


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 13


aciklamali yazlik merserize bluz modeli 14















Ziyaret etmenizi onerdigimiz diger siteler : açıklamalı yazlık merserize bluz modeli

Monday, November 25, 2013

And-Ekvator Dilleri Sınıfı And Dilleri Alt Gruplarına Giren Diller ve Ülkeler Hangileridir?



And-Ekvator Dilleri Sınıfı And Dilleri Alt Gruplarına Giren Diller ve Ülkeler Hangileridir?












and ekvator dilleri sinifi and dilleri alt gruplarina giren diller ve ulkeler hangileridir 1

And dilleri ve ülkeler
And-Ekvator Dil Sınıfı, And Dilleri Alt Gruplarında Konuşulan Diller Neler?

And-Ekvator Dil ailesinin alt gruplarında yer alan diller ile bu dilleri kullanan ülkeler aşağıda yer almaktadır.

And-Ekvator Dilleri Sınıfı, And Dilleri:

And-Ekvator Dil Ailesi

And Dilleri

1-) Quechua (Keçuva): Güney Amerika'nın bölgelerinde anadil olarak kullanan topluluklar bulunmaktadır.

2-) Aymara: Bolivya, Peru, Şili, Arjantin gibi bölgelerde anadil olarak kullanan topluluklar bulunmaktadır.




mükemmel iğne havlu

Merhabalar sevgili web sitesi okurlarimiz. Yogun istek üzerine sizlere bugün mükemmel iğne havlu yazisini sunmaya karar verdik.

İğne oyası resimeri  iğne oyası yemeni oyası En yeni iğne oyası resimleri en yeni iğne oyası modelleri

İğne oyası nasıl yapılır nasıl kirpik oyası yapılır iğne oyası yapılışi videosu iğne oyası yapılışı videoları

iğne oyası yemeni oyası çember oyası havlu oyaları havlu iğne oyası iğne oyası havlu resimleri iğne oyası havlu yapılışı


mukemmel igne havlu 1


mukemmel igne havlu 2



mukemmel igne havlu 3


mukemmel igne havlu 4



mukemmel igne havlu 5



mukemmel igne havlu 6



mukemmel igne havlu 7




Onerdigimiz guzel makaleler : sıra havlu oyaları

Friday, November 22, 2013

KURBAN BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN DOSTLAR



kurban bayramimiz mubarek olsun dostlar 1


 


 


KURBAN BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN DOSTLAR






SAĞLIKLA,HUZURLA,SEVDİKLERİMİZLE BİRLİKTE BİR BAYRAM GEÇİRELİM






KESTİĞİMİZ KURBANLARIMIZ YÜCE RABBİMİZE KURBİYYETİMİZE VESİLE


 


OLSUN,ALLAH HEPİMİZİN İBADETLERİNİ KABUL ETSİN


KIRMIZI BİBER TURŞUSU



kirmizi biber tursusu 1


Malzeme 


2 kg. kırmızı biber


1 baş sarımsak


1 su bardağı sirke 


1 çay bardağı limon suyu 


1 çay bardağı sıvı yağ 


Yeterince turşu tuzu


1 tatlı kaşığı limon tuzu 






Yapılışı

Kırmızı biberleri yıkayıp kurulayın. 

Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine kırmızı biberleri dizelim. 

Fırında kabukları yumuşayana kadar tutalım. 

Fırından aldığımız biberleri soyup, ortadan ikiye bölüp çekirdeklerini ayıklayalım.

Sarımsakları dövelim, sireke, yağ, limon suyu, tuz, ve limon tuzunu bir kaba alıp iyice karıştıralım. 

Çukur bir kaba eğer kışlık yapıyorsanız cam kavanoza 1 kat kırmızı biber üzerini örtecek kadar hazırlanan sirkeli karışımı dökerek malzeme bitene kadar kat kat aynı işlemi yapalım. 

Kışlık olan kavanozun üzerine sıvı yağ döküp ağzını sıkıca kapatalım. 

Hemen tüketeceksiniz üzerini kaplayan suyu yeterlidir en az 3-4 gün bekletip servise sunabilirsiniz. 

Not: Turşu suyunun ölçüsü mükemmel bir ölçüdür:)) az gelirse aynı ölçüyü çay bardağına dönderip ek yapabilirsiniz... 






Merhaba canlarım:)) Nefis kırmızı biberin mevsimi geçti sayılır ama tarif şimdiye yetişti... Hep kırmızı biber seçerken ben böyle yaparım derim cevapsa tarifini ver denir bende yayınlıyacağım derim sene geçer:)) Canlarım tarif çok olduğu için biri benden tarifi kağıda yaz dedimi çok zorlanıyorum sonra tüm ölçüler aklımda değil bunlar reçetedir :) nihayet yayında olan KIRMIZI BİBER TURŞUSU denemeniz beğenmeniz dileğiyle... 


                                     Sevgilerimle 


                                      Banu Altun











Thursday, November 21, 2013

nakış için harf

Merhaba sevgili web sitesi ziyaretcilerimiz. Bugunku yazimiz nakış için harf.



NOT;BAĞLANTIYADA BAKMANIZI ÖNERİRİM

.http://www.aziziyemuftulugu.gov.tr/www.dadaskentmerkezcami.com/tecvid1.htm

TECVİD İLMİNİN MAHİYETİ



1. Tecvidin tarifi:


Tecvid ( التجويد ) lugatta: “Bir şeyi güzel yapmak, süslemek, iyi ve

hoşça yapmak” manalarına gelmektedir. Istılah manası olarak tecvid:



“Harflerin mahreç ve sıfatlarına uymak suretiyle, Kur'an-ı Kerim'i âdab 
ve erkânına uygun bir şekilde hatasız okumak” demektir. Bununla ilgili

kaideleri öğreten ilme de: “Tecvid ilmi” denir.



2. Tecvid ilminin mevzuu:


Kur'an-ı Kerim'in kelimeleri, Kur’an-ı Kerim'in aslını ve esasını

teşkil eden hece harfleridir.



3. Tecvid ilminin gayesi:


Rasulullah (S.A.V.)in ağzından duyulduğu üzere, Kur’an-ı

Kerim'i fesahat ve belağatına uygun bir şekilde okuyabilmeyi sağlamak,bu hususta olanca gücü sarf etmektir. Şöyle de denebilir: Kur'an-ı Kerim'in okunması esnasında dili hatadan, noksanlıktan ve ziyadeden korumak, “Kur’an-ı Kerim’i tertil ile (açık-açık, tane-tane) oku” ayet-i

kerimesindeki emre sımsıkı sarılmaktır.

Bu şerefli ilmi öğrenmenin faydası da: İki cihan saadetine nail

olmak ve Cenab-ı Hakk'ın cemaliyle cennetiyle müşerref olmaktır.

4. Tecvid ilmini öğrenmenin zaruriyyeti:

Kur’an-ı Kerim tecvid üzere nazil olmuş ilahi bir kitaptır. Cebrail

(A.S.) Peygamberimiz (S.A.V.)e Kur’an-ı Kerim’i tecvid ile okumuş,

Peygamberimiz (S.A.V.) de ümmetine aynı şekilde bildirmiştir.

Binaenaleyh namaz sahih olabilecek kadar Tecvid ilmini öğrenmek farz-ı ayındır. Çünkü Cenab-ı Hak, şöyle buyurmaktadır.

"وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلاً" “Kur’an-ı Kerim’i tertil ile (açık-açık, tane-tane) oku” Bu ayet-i kerimede ALLAH (C.C.) Kur’an-ı Kerim'i tecvid ile

okumayı emretmiştir. Mezkûr ayetle ilgili olarak Hz. Ali (R.A.)’a

sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:

“Tertil, harflerin tecvidini ve vakıfları bilmektir.” Kur’an-ı

Kerim'i tertil ile okumak farzdır. Tertil de tecviddir.


Diğer bir ayeti kerimede Cenab-ı Hak: “ALLAH’ü Teâlâ,

Kur'an (ın lafzında ve manasın) da hiçbir (tezat ve) eğrilik kılmadı.”

buyurmuştur.

Hz. Peygamber (S.A.V.) Kur’an-ı Kerim'i tecvidli olarak okur ve

bu konuya itina gösterenleri de takdir ederdi. Enes b. Malik (R.A.)’a:

-Hz. Peygamberin okuyuşu nasıl idi? diye soruldu. O da:

-Hz. Peygamberin okuyuşu, uzatılacak harfleri uzun okur idi, dedi

sonra (misal olarak) Bismillahirrahmânirrahim'i okudu da:

- Hz. Peygamber (S.A.V.) Bismillâhi uzatır, er-Rahmân’ı uzatır

ve er-Rahîm'i uzatır idi, dedi.

Aynı şekilde Ümmü Seleme (R.Anha) validemiz, Rasülullah

Efendimiz (S.A.V.)’in okuyuşunu tarif etti: Öyleki, O’nun okuyuşunu

harf harf tarif ediyordu.

Ayrıca Peygamberimiz (S.A.V.) tecvide riayet etmeden Kur'an-ı

Kerim-i okumayı yasaklamıştır. Nitekim Enes b. Malik (R.A.) şöyle

demiştir:

“Nice Kur'an okuyanlar vardır ki, Kur'an onlara lanet eder.”

Bu lanet, Kur'an-ı Kerim'i tecvidsiz olarak okuyan; harflerin

mahreçlerine ve sıfatlarına riayet etmeyen kimseyedir.

Tecvid konusunda sahabe-i kiramdan Abdullah İbn-i Mesud

(R.A):

-Kur'an-ı Kerim'i, tecvidle okuyunuz. Abdullah İbn-i Abbas

(R.A.) de:

-Kur'an-ı Kerim'in harflerini açık bir şekilde okuyunuz, demiştir.

Bu hususta Şeyh İbnu'l-Cezeri de Mukaddimesinde şöyle der:

“Tecvidi öğrenmek, ona riayet etmek kat’i bir farzdır. Kim Kur'an-ı

Kerim’i tecvidsiz okursa günahkâr olur. Çünkü O'nu ALLAH (C.C.)

tecvidle indirdi ve bize kadar da böylece (tecvidle) geldi. Tecvid;

tilavetin süsü, eda ve kıraatın da ziynetidîr.”

Netice olarak diyoruz ki bütün bu ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler

ve diğer nakiller açıkça ifade ediyor ki: Kur'an-ı Kerim'i, Lahn (hata) ile okumak, tecvidsiz okumak caiz değildir, haramdır. Harflerin mahreç vesıfatlarına uymak suretiyle, namaz sahih olabilecek kadar Kur'an-ıKerim’i tecvid üzere okumak: Erkek-kadın her Müslümana kat’i farzdır. Bunu inkâr eden kâfir olur. Binaenaleyh, Kur'an Kerim'i tecvid kaidelerine uygun olarak öğrenip okuyabilme imkân ve kabiliyetine sahip oldukları halde, çeşitli sebeplerle bunu ihmal edip,Kur'an-ı Kerim'i hatalı olarak okumaya devam edenlerin günahkâr olacakları aşikardır. Gayret ettiği halde, öğrenme imkânından mahrum olanların mazur sayılabileceklerini ümit etmekteyiz. ALLAH’ü a'lemü. Tecvid ilmini bilmek, dört temel esasa bağlıdır




Bu bölümde; Harfler, harflerin mahreç ve sıfatları hakkında

malumat vermeye çalışacağız, inşaALLAH.



HARFLER


Harf; lugatta: “Taraf, bir şeyin ucu, kenarı, sivri ve keskin kıyısı”

demektir. Tecvid ilminde ise harf: “Bir mahrece itimad ederek çıkan ses” den ibarettir. Harfler iki kısma ayrılır:



1- Aslî harfler: Bunlar bildiğimiz şu -28- hece harfleridir:


ا ب ت ث ج ح خ د ذ ر ز س ش ص ض ط ظ ع غ ف ق ك ل م ن و ه ي

Bazı harf sıralamalarında vav ( و) ile ye ( ى) harfi arasına yazılan

lamelif ( لا) müstakil bir harf değildir. Adından da anlaşılacağı üzere, lam ile elif harfinin birleşmesinden meydana gelmiştir.



2- Fer'î harfler: Aslî harflerden çıkan ve ikinci derecede olan


harflerdir ki, fasih olup Kur'an-ı Kerim'de bulunan fer’î harfler şunlardır:



a- Hemze-i müsehhele (Teshil yani kolaylaştırılan hemze): Bu da


üç kısma ayrılır:



I- Hemze ile elif arası: Fussilet süresi, 44. Ayet-i kerimesinde


geçen: ( ءَأَعْجَمِيٌّ ) kavli şerifindeki ikinci hemzenin hemze sesi ile elif sesi arasında bir sesle okunuşu gibi. Kıraatta imamımız, Asım kıraatı ve Hafs rivayetinin tek örneğidir. Bu hemzede teshil yapılırken çıkacak olan ses أَهَعْجَمِيٌّ) ) şeklinde bir ( ه ) sesi olmamalıdır. Bu şekildeki bir okuyuş teshil değil, hatadır, lahn-ı celidir.



II- Hemze ile ye arası: ( أَئِنَّكُمْ ) kavli şerifindeki ikinci hemzenin,


halis hemze sesi ile ye sesi arasında bir sesle okunuşu gibi.

III- Hemze ile vav arası: ( أَؤُنَبِّئُكُمْ ) kavli şerifindeki ikinci hemzenin,

hemze sesi ile vav sesi arasında bir sesle okunuşu gibi. Bu son iki vecih, İmam-ı Asım kıratında yoktur.



b- Elif-i mümale: İmale edilen (uzatılan) elif. Elif-i meddiyye ile


ye arasında bir eliftir ki, ne halis eliftir ve ne de halis ye'dir. Bu halde,elif tarafı ye tarafına galip olursa ona “İmale-i suğra (küçük imale)”,eğer ye tarafı elif tarafına galip olursa ona da “İmale-i Kübra (büyük imale)” denilir. Kıraat-ı İmam Asım ve Hafs rivayetinde tek örnek: Hûd suresi, 41. Ayet-i kerimesinde geçen ( مَجْرَيهَا ) lafz-ı şerifidir. Bunu imale-i kübra ile okumak lazımdır. Burada “re” harfinin önündeki elif harfini

imale-i kübra ile imale yapabilmek için: Elif harfini telaffuz ederken ye harfi gibi yaparak ve re harfini ince okumakla mümkün olur.

c- Nun-u muhfat: ihfa edilen nundur.


Kıraat-ı İmam Asım ve Hafs rivayetinde bulunan fer’i harfler

bunlardır. Diğer kıraat imamlarından İmam Hamza’nın birinci ravisi

Halef kıraatında; “Sad-ı müşemme (işmam olunan sad)” ve İmam

Nafi'in ikinci ravisi Verş kıraatında; “Lam-ı mufahhame (kalın okunan lam)” diye iki fer'i harf daha vardır.



MEHARİC-İ HURÛF




(Harflerin Mahreçleri)


Tecvid ilminde mahreç: “Harfin çıkış yeri” demektir ki harfin

çıktığı; başka harflerden tefrik ve temyiz edildiği (ayrıldığı) yerdir.



Mahreç mahalleri beştir.


1- CEVF: Boğaz ile ağız içinde olan boşluktur.

2- HALK: Boğaz

3- LİSAN: Dil.

4- ŞEFEH: Dudak.

5- HAYŞUM: Geniz kovuğudur.



İşte mahreç mahalleri bu beş bölgedir. Fakat bu mahallerden


çıkan harflerin mahreçlerinin adedi hususunda ihtilaf edilmiştir.

Muhakkıkın-ı kurra'nın görüsü -17- dir. Şimdi de bunu izah edelim:



1. Mahreç: Cevf’dir. Buradan med harfleri vav, ye, elif ( (و ي ا


çıkar.



2. Mahreç: Aksa-ı halk(boğazın başlangıcı, göğüse bitişik olan


kökü)dür. Buradan evvela hemze ( ء) sonra he ( ه ) çıkar.



3. Mahreç: Vesatu'1-halk (boğazın ortası) dır. Buradan önce ayın


ع ) )sonra da ha ( ح) çıkar.



4. Mahreç:. Edna-ı halk (boğazın ağıza yakın olan yeri)dir.


Buradan önce ğayın ( غ) sonra da hı ( خ) çıkar.



5. Mahreç: Aksa-ı lisan (dilin boğaza en yakın kısmı)dır.


Buradan büyük dilin dibini üst damağa vurmakla kaf ( ق) çıkar.



6. Mahreç: Kaf harfinin mahrecinin bir parmak miktarı


aşağısıdır. Buradan kef ( ك) çıkar.



7. Mahreç: Vesatu’l-lisandır. Dilin ortası ile üst damağın


ortasıdır. Buradan önce cim ( ج) sonra şin ( ش) sonra da ye ( ي) çıkar.



8. Mahreç: Sağ veya soldan dilin yan tarafını hafifçe üst adrasa


(azı dişlerine) dokundurmak suretiyle dat ( ض) harfi çıkar. Dat harfi

çıkarılırken dil ucu serbesttir



9. Mahreç: Sağdan veya soldan dat harfinin mahrecinin


bitiminden dil ucuna kadar olan kısmı ile karşısı olan üst

damaktır.Buradan lâm( ( لçıkar.


10. Mahreç: Dil ucu ile onun hizasındaki iki üst ön dişlerin

etleridir. Buradan ihfa olmayan nun ( ن) çıkar. Yeri itibariyle lam

harfinin biraz altıdır ve onun mahrecinden biraz dardır.



11. Mahreç: Dilin en uç tarafının biraz arkası ile karşısındaki ön


dişlerin üst tarafı olan damaktır. Buradan re ( ر) harfi çıkar. Bu durumda dilin ucu kavislidir.



12. Mahreç: Dil ucu ile üst ön dişlerin dipleridir. Buradan diş


etlerine gayet yakın olan yerden tı ( ط), biraz aşağısından dal ( د), dişlerin yarısına yakın olan yerden de te ( ت) çıkar.



13. Mahreç: Dil ucu ile alt ön dişlerin yarısından yukarısıdır.


Buradan: Dişlerin yarısına yakın olan yerden sat ( ص), az yukarısından sin س) ), dişlerin ucundan da ze ( ز) çıkar.



14. Mahreç: Dil ucu ile üst ön dişlerin uçlarıdır. Buradan: Dilin


gayet ucunun arkasından zı ( ظ), bunun biraz ardından zel ( ذ) ve bunun da biraz ardından se ( ث) çıkar. Bunların hepsinde dilin ucu dışarı çıkarılır. Zı harfinde biraz az, zel harfinde biraz daha fazla ve se harfinde de daha fazla çıkarılır. Bu durumda zel ve se peltek okunur.



15. Mahreç:Alt dudağın içi ile üst ön dişlerin uçlarıdır. Buradan


fe ( ف) çıkar. Fe harfi çıkarılırken, üfleyerek değil de üst ön dişler, alt dudağın karnını hafif ısırması ile yapılacak.



16. Mahreç: Dudaklardır. Dudakların birbirine kuvvetlice


kapanmasıyla be ( ب), dudakların içini uçlarına yakın yerleri hafifçe

kapatmakla mim( م) çıkar. Daha ziyade uçlarına yakın olan yerleri

birbirine kapanmayarak, ileri doğru uzatmakla vav ( و) çıkar. Vav'da

dudaklar fazla sıkılmaz. Dudakları geri çekerek vav çıkarılmaz.

17. Mahreç: Hayşumdur. Buradan gunne (hayşumdan gelen ses)

çıkar. Gunne, mim ve ihfa edilen nun harfine mahsustur. 

Bir harfin mahreci üzerinde çalışırken öteden beri kullanılan usûl:

O harfi sakin kılmak ve kendisinden önce de harekeli bir hemze getirmek suretiyle o harfi okumaktır. Mesela be ( ب) harfini, evveline bir hemze getirerek sakin kılıp eb ( أَبْ ) diye okuduğumuzda dudakların birbirine kapandığını görürüz, işte bu, be harfinin mahrecidir.



MAHREÇ ŞEMASI 












nakis icin harf 1





Daha önce de belirttiğimiz gibi, harflerin mahreçlerini sadece

kitaptan okumak kâfi değildir. Ehlinden ta'lim görmek şarttır. Nitekim

birçok Kur'an-ı Kerim okuyanlar, tecvidi ezbere bildikleri halde

tatbikatını yapamamaktadırlar. Bu durumda tecvidi bilmekle bilmemek

arasında ne fark vardır?...

Bir de harfler çıkarılırken, herkes harfleri, yaratılışlarında olan

tabii ses güzelliği ile çıkarmalıdır. Buradaki “Tabii ses”den maksat;


Merhum Üstad Hacı Mehmet Rüştü Aşık Kutlu hazretlerinin tabirleriyle:

“Kur'an-ı Kerim okuyucusu, Kur'an-ı Kerim’i okurken hiç zorlanmadan,

ses kendisi diyecek ki “Beni çıkar”, okuyucu sesine: “Çık” demeyecek.

Bir zorlama neticesinde çıkarılan sesin güzelliği bozulur. Okuyan da

dinleyenler de rahatsız olur, huzur kalmaz. “Binaenaleyh, ehlinden kâfi

ve vâfi derecede talim görerek, dili harfe öyle alıştırmalı ki, kaygısız ve düşüncesiz olarak o harf çıkarılmalıdır


SIFAT-I HURÛF

(HARFLERİN SIFATLARI)

Tecvid ilminde sıfat: “Mahreçlerde meydana gelişi esnasında

harfin sesine arız olan keyfiyete” denir. Sıfatlar iki kısma ayrılır:

1- Sıfat-ı lâzime: Harflerin zatına mahsus ve harften ayrılması

mümkün olmayan sıfatlardır. Çünkü sıfat-ı lazimelerin harften ayrılması

halinde, harf diye bir şey ortada kalmaz, yok olur. Bu sıfatların terk

edilmesi büyük hatadır. Sıfat-ı lâzimeler şunlardır:

“1-Cehr, 2- Hems, 3- Şiddet, 4- Rihvet, 5- Beyniyye, 6- İsti'la, 7-

İnhifad, 8- Itbak, 9- İnfitah, 10- Kalkale, 11- Safir, 12- Gunne, 13-

Tefeşşi, 14-Tekrir, 15- İstitale, 16- İzlâk, 17- İsmat, 18-Lin, 19- İnhiraf.”

2- Sıfat-ı arıza: Harften ayrılması mümkün olan ve ayrıldıkları

zaman da harfin zatını değiştirmeyen sıfatlardır. Harfin zatında bir

değişiklik meydana gelmediği için, bu sıfatların terkinde küçük hata

meydana gelir. Sıfat-ı arızalar şunlardır:

“l- Tefhim, 2- Terkik, 3- İdgam, 4- İhfa, 5- İzhar, 6- Kalb, 7-

Medd, 8-Hareke, 9- Sekte, 10- Vakf, 11- Sükun.”

Şimdi bunları teker teker izah edelim.

SIFAT-I LAZİME

1- Cehr: Lugatta, “ortaya çıkarmak, söz söylerken sesi

yükseltmek” demektir. Tecvid ilminde ise cehr: “Kendisinde cehr sıfatı

bulunan harfleri harekeli olarak telaffuz ederken, nefes cereyanının

akmamasına denir. Cehr harfleri okunurken mahrece kuvvetle

dayanıldığı için nefes cereyanı tıkanır. Cehr harfleri şu sözde

toplanmıştır: ظِلُّ قَوٍ رَبْضٌ إِذْ غَزَا جُنْدٌ مُطِيعٌ

2- Hems: Cehrin mukabilidir. Lugatta: “Sesi gizlemek”

manasındadır. Tecvid ilminde ise hems: “Harf nutk olunurken

mahrecinden nefes cereyanının akması demektir. Hems harfleri mahrece

fazla dayanmazlar. Hems, harfleri:( فَحَثَّهُ شَحْصٌ سَكَتَ ) lafzında toplanmıştır.

Cehr ile hems sıfatının farkı şudur: Cehr harflerini harekeleyip ( قَقَقَ ) gibi

tekrar edersek, nefesin akmadığını ve o harfe ait olan sesin bir kısmının

işitilmediğini görürüz. Halbuki hems harflerini harekeleyip, ( آَكَكَ ) gibi

okursak nefesin aktığını ve sesin de çıktığını görürüz. Hems harflerinde

ses gizlice akar. (( اَلرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ derken ( م) ,(ح ) üzerine akar. Bazı

okuyucular ( ح) yı ( م) üzerine akıtmayıp ( اَلرَّحْمَّنُ الرَّحِيمُ ) gibi okuyor.

Hareke üzerinde durulduğundan ( م) harfine şedde verir gibi bir okuyuş

oluyor. Bundan kaçınmak gerekir.

3- Şiddet: Lugatta, kuvvet ve kudret manalarına gelir. Tecvid

ilminde ise: “Şiddet harfleri sükûn ile okunduğu zaman ses ve nefesin

asla akmaması” demektir. Çünkü şiddet harfleri mahreçlerinden çıkarken

mahreçlerine kuvvetle dayanırlar. ( اَجِدْ قَطٌّ بَكَتْ ) lafzında toplanan harfler,

şiddet harfleridir.

4- Rihvet: Lugatta, “yumuşaklık” manasına gelen Rihvet, tecvid

ilminde: “Rihvet harflerinin sükûn ile telaffuzu esnasında, mahrece

dayanmanın zayıf olması hasebiyle, ses ve nefesin beraberce akması”

demektir. Şiddet ve Beyniyye harflerinin dışındaki harfler, rihvet

harflerdir.

5- Beyniyye: Lugatta, “ortada olmak” demektir. Şiddet ve rihvet

sıfatlarının ortasında bulunan beyniyye: “Harf telaffuz edilirken sesin ne

tamamen akması ve ne de tamamen haps olması” demektir. Beyniyye

harfleri şunlardır: ( لِنْ عُمَرَ ). Bu harfler okunurken ses, kemaliyle ne

akacak ve ne de akmayacaktır. Bazı okuyucuların:

(يَدُعُّ الْيَتِيمَ -نَعْبُدُ -فَعَّالٌ)

gibi kelimelerdeki ayın ( ع) harfini, şiddetli harf gibi, sesini tamamen

habs etmeleri fahiş hatadır. ( يَدُعُّ ) nun ayınını ( يَدُلُّ ) nun lamı gibi okumak

gerekir. Yani sesleri az akacak, şiddetli harf gibi haps olunmayacak.

6- İsti'la: Lugatta, “yükselmek ve irtifa” demektir. Tecvid

ilminde ise: “İsti'la harflerini telaffuz ederken dilin, kökü ile birlikte üst

damağa yükselmesi” demektir. ( خُصَّ ضَغْطٍ قِظْ ) harfleri, isti'la harfleridir.

7- İnhifad: Lugatta, “aşağı ve alçak olmak” demektir. Tecvid

ilminde ise: “İnhifad harflerini telaffuz ederken dilin yukarıya

yükselmeyip, aşağıda kalmasına” denir. İstila harflerinin dışında kalan

harfler, inhifad harfleri olup ( أُنْشُرْ حَدِيثَ عِلْمِكَ سَوْفَ تَجْهَزُ بَدَا ) lafzında

toplanmıştır. İsti'la sıfatının zıddı olan inhifad’ın diğer bir adı da:

İstifale’dir.

8- Itbak: Lugatta, “yapıştırmak” manasına gelen ıtbak, Tecvid

ilminde: “Itbak harfleri okunduğu zaman, dilin üst damağa yapışması”

demektir. ( ص ض ط ظ ) harfleri, ıtbak harfleridir.

9- İnfitah: Lugatta, “açılmak ve ayrılmak” manalarına gelir.

Tecvid ilminde ise: “İnfitah harfleri okunduğu zaman, dil ile yukarı

damak arasının açık olmasına” denir ki, ıtbakın mukabilidir. İnfitah

harfleri şu cümlede toplanmıştır.

(مَنْ اَخَذَ وَجَدَ سَعَةً فَزَآَا حَقٌّ لَهُ شُرْبُ غَيْثٍ


10- Kalkale: Lugatta, “hareket etmek, kımıldamak” demektir.

Tecvid ilminde ise: “Kuvvetli bir ses işitilinceye kadar mahrecin

kımıldaması, deprenmesi” demektir. Kalkale harfleri ( قُطْبُ جَدٍ ) harfleridir.

Bu harfler, harekeli oldukları zaman kalkale sıfatı az zahir olur. Kelime

ortasında veya sonunda sakin olarak vaki oldukları zaman, kalkale

sıfatları daha kuvvetli ve daha ziyade olur. Kalkale harflerinde cehr ve

şiddet sıfatları içtimâ etmiştir. Tafsilat için bakınız Sh: 44

11- Safir: Lugatta, “ıslık ve kuş sesine” denir. Tecvid ilminde ise:

“Safir harfleri olan ( ص س ز ) harflerini okurken, kuş veya ıslık sesine

benzer kuvvetli ve keskin bir sesin çıkmasına” denir.

12- Gunne: Hayşum’dan gelen sestir. Harfleri ( م) ve ( ن) olmak

üzere ikidir.

13- Tefeşşi: Lugatta, “yayılmak ve dağılmak” demektir. Tecvid

ilminde ise: “Tefeşşi harfi olan ( ش) harfini telaffuz ederken sesin dil ile

damak arasında yayılması ve ( ظ) harfinin mahrecine varıncaya kadar

uzamasına” denir.

14- Tekrir: Lugatta, “tekrar etmek” manasındadır. Tecvid

ilminde ise: “Tekrir sıfatının harfi olan ra ( ر) yı okurken dil ucunun

titremesine” denir. Tekrir sıfatının yapılışı şöyledir: Dilin ucuna yakın

olan kısmını üst damağa sıkıca basarak, oradan ayrılmaksızın sürçer gibi

titreyerek durulur. Bunu yaparken ra'nın tekrarından sakınmak lazımdır.

Bunun için de dil, damaktan ayrılmamalıdır,

15- İstitale: Lugatta, “uzun olmak” demektir. Tecvid ilminde ise:

“İstitale harfi olan dat ( ض) harfini telaffuz ederken sesin, dil kenarının

üst azı dişlerinden lamın mahrecine kadar uzanmasına” denir.

16- İzlak: Lugatta, “kolaylık ve süratli olmak” demektir. Tecvid

ilminde ise: “Kendisinde bu sıfat bulunan harfleri telaffuz ederken, dilin

çabuk olmasına, kolayca telaffuz etmesine” denir. İzlak harfleri şu

cümlede toplanmıştır: ( (فَرَّ مِنْ لُبٍّ

17- İsmat: Lugatta, “men etmek” demektir. Tecvid ilminde ise:

“Kendisinde bu sıfat bulunan harflerin telaffuzundaki zorluk ve çetinlik”

demektir. Bu sebeple dört, beş ve altı harfli kelimelerde ismat harfleri

yan yana gelemez. Mutlaka aralarında izlak harflerinden birinin

bulunması gerekir. İzlak'ın dışındaki harfler, ismat harfleridir.

18- Lin: Lugatta, “yumuşak olmak” demektir. Tecvid ilminde ise:

“Lin harfi olan vav ( و) ve ye ( ي) nin, telaffuz ve nutkunun diğer harflerin

telaffuzuna nazaran daha kolay olmasına” denir. Ancak vav ile ye'nin

harfi lin olabilmesi için:


l- Kendileri cezimli,

2- Bir evvelki harflerinin de üstünlü olması gerekir. ((نَوْمٌ -عَلَيْهِ

gibi. Tafsilatı için bak. Sh: 33

19- İnhiraf: Lugatta, “meyletmek, bir tarafa eğilmek ve sapmak”

demektir. Tecvid ilminde ise: “Kendisinde inhiraf sıfatı bulunan lam ( (ل

ve ra ( ر) harflerini telaffuz ederken dilin yukarıya veya geriye

meyletmesine” denir. Lam’da dil ucuna, ra da ise dilin üstüne doğru meyl

edilir.



SIFAT-I ARIZA


l- Tefhim: Lugatta, “bir şeyi kalın etmek” manasındadır. Tecvid

ilminde ise: “Kendisinde tefhim sıfatı bulunan harfleri kalın okumak” demektir. Tefhim sıfatının harfleri şunlardır

a- İsti'la harflerinin hepsi: Itbak harfleri daha da kalın okunur.

قَالَ ) , (وَالْعَصَا ) ) gibi.

b- Kalın okunan harften sonra gelen elif ve harf-i med olan vav.

طَالَ –رَانَ –يَقُولُ ) ) gibi.



c- Lam-ı mufahhame: (Kalın okunan lam). Kıraat-ı İmam


Asım'da bundan maksad: ( اَللهُ ) lafza-i celâlinin lamı olup, bunun bir

evvelki harfi üstünlü veya ötreli olduğu zaman, bu lam kalın okunur. Tafsilatı içinنَصْرُاللهِ -هُوَ الله  ) gibi.

d- Kalın okunan ra; Ra'nın okunuş şekilleri için bak. Sh: 45-46



2- Terkik: Lugatta, “bir şeyi ince etmek” manasındadır. Tecvid


ilminde ise: “Kendisinde bu sıfat bulunan harfleri ince okumak”

demektir. Tefhim harflerinin dışında kalan harfler, terkik harfleridir.

Harf-i med olan ye'yi, gerek kalın okunan ve gerekse ince okunan harften sonra vaki olsun, ince okumak lazımdır. ( قِيلَ -نِيلَ ) gibi.

Önemli Not: Tefhim sıfatlı harfleri kalın, terkik sıfatlı harfleri de

ince okumak gerekir. Bazı ülkelerde olduğu gibi, ( نَعْبُدُ ) ve benzeri

kelimelerdeki: Be, dal harfinin ötre halini üstün haline uydurmayıp, kalın okunması hatadır..

 Hareke: Lugatta, “Kımıldamak, hareketli olmak” demektir.

Tecvid ilminde ise hareke: “Harfleri seslendirmek için onların alt veya üstlerine konan işaretlere” denir. Hareke: Zamme (ötre), fetha (üstün) ve kesre olmak üzere üçtür. Harekeli harfe “müteharrik” harekesiz harfe de

“sakin” denir.



ÖNEMLİ İKAZLAR


1- Kendisinde inhifad (istifale) sıfatı olan harfleri ince oku.

مَالِكِ) ,(إِيَّاكَ ) - 2 ) gibi kelimelerde ince okunan harften sonra gelen

elifleri ince oku. ( خَا)، (صَا ) daki, gibi kalın sadalı yapma.

اَلْحَمْدُ)، (أَعُوذُ)، (إِهْدِنَا)، (اَللهُ) - 3 ) daki hemzeleri ince oku. Sakın

kalın okunma.

للهِ )، (لَنَا) - 4 ) gibi kelimelerdeki lamları ince oku.

5- Kalın okunan harflerin yanında vaki olan her ince okunan harfe

dikkat et, kalın okumaktan sakın. Binaenaleyh: ( وَلْيَتَلَطَّفْ ) kelimesindeki

lamı, ( عَلَي اللهِ ) deki ( عَلَي )nın lamını, ( مَخْمَصَةٌ)، (مَرَضٌ ) gibi kelimelerdeki

mimleri sakın kalın okuma ( بَرْقٌ ) kelimesindeki be'yi de ince oku.

نَعْبُدُ) - 6 ) nün be'sini, ( يَعْلَمُونَ ) gibi kelimelerdeki mim ve vav

harflerini kalın okuma.

7- Be ve cim’in şiddet ve cehr sıfatlarını beyan et. Be'yi p, cim'i ç

şeklinde okuma. Kef’i kaf, kaf’ı kef gibi yapma.

أَلْحَقُّ)، (أَحَطْتُ)، (حَصْحَصَ) - 8 ) daki ha’ların; ( يَسْطُونَ) (يَسْقُونَ ) ve

مُسْتَقِيمٌ) ) deki sinlerin inceliklerini beyan et:

9- Ranın tekrir sıfatını yaparken, ra'yı çok mırıldatma. Çünkü iki

ra'lı olur.

اَلْحَمْدُ ) - 10 ) gibi kelimelerdeki lam ve mim'in sükûnuna dikkat et.

Kalkale gibi okuma.

11- Se ( ث) yi sin, sin’i sad şeklinde okumaktan sakın. Sakın ( ذ) i

ze, ze’yi de zı ( ظ) gibi okuma.

12- Kef ve te'nin şiddet sıfatlarını iyi göster.

13- Zı ( ظ) yı dat ( ض) gibi, ( ض) ı da zı ve dal gibi okuma.

14- Bakara süresi 245. ayet-i kerimesinde geçen ( يَبْصُطُ ) ve Araf

süresi 69. ayet-i kerimesinde geçen ( بَصْطَةً ) kelimelerindeki sad harfleri

her ne kadar sad olarak yazılmışsa da sin olarak, yani ( يَبْسُطُ ) ve ( (بَسْطَةً şeklinde okunur.


15- Tûr sûresi 37. ayet-i kerimesinde geçen ( (اَلْمُصَيْطِرُونَ

kelimesindeki sad harfi, sin olarak da sad olarak da okunabilir: ( اَلْمُسَيْطِرُونَ

اَلْمُصَيْطِرُونَ - ) gibi.

16- Gaşiye süresi 22. ayet-i kerimesinde geçen ( ( بِمُصَيْطِرْ

kelimesindeki sad harfi, sadece yazıldığı gibi sad olarak okunur.



HARFLERİN SIFAT TABLOSU


1-Hemze : Cehr, şiddet, infitah, inhifad, terkik, ismat.

2-Be : Cehr, şiddet, kalkale, infitah, inhifad, terkik, İzlak.

3-Te : Hems, şiddet, infitah, inhifad, terkik, ismat.

4-Se : Hems, rihvet, infitah, inhifad, terkik, ismat.

5-Cim : Cehr, şiddet, kalkale, infitah, inhifad, terkik, ismat.

6-Ha : Hems, rihvet, infitah, inhifad, terkik, ismat,

7-Hı : Hems, rihvet, infitah, isti’la, tefhim, ismat.

8-Dal : Cehr, şiddet, kalkale, infitah, inhifad, terkik, ismat.

9-Zel : Cehr, rihvet, infitah, inhifad, terkik, ismat.

10-Re : Cehr, beyniyye, infitah, inhifad, tekrir, inhiraf, izlak.

11-Ze : Cehr, rihvet, safir, infitah, inhifad,terkik, ismat.

12-Sin : Hems, rihvet, safir, infitah, inhifad, terkik, ismat.

13-Şın : Hems, rihvet, tefeşşi, infitah, inhifad, terkik, ismat.

14-Sat : Hems, rihvet, safir, ıtbak, istila, tefhim, ismat.

15-Dat : Hems, rihvet, istitale,ıtbak, isti’la, tefhim, ismat.

16-Tı : Cehr, şiddet, kalkale, ıtbak, isti'la, tefhim, ismat.

17-Zı : Cehr, rihvet, ıtbak, isti’la, tefhim,ismat.

18-Ayın : Cehr, beyniyye, infitah, inhifad, terkik, ismat

19-Gayın : Cehr, rihvet, infitah, isti'la, tefhim, ismat.

20-Fe : Hems, rihvet, infitah, inhifad, terkik, izlak.

21-Kaf : Cehr, şiddet, kalkale, infitah, isti'la, tefhim, ismat.

22-Kef : Hems, şiddet, infitah, inhifad, terkik,ismat.

23-Lam : Cehr, beyniyye, infitah, inhifad, inhiraf, terkik, izlak.

24-Mim : Cehr, beyniyye, gunne, infitah, inhifad, terkik, izlak.

25-Nun : Cehr, beyniyye, gunne, infitah, inhifad, terkik, izlak.

26-Vav : Cehr, rihvet, infitah, inhifad, terkik, ismat,

27-He : Hems, rihvet, infitah, inhifad, tetkik, ismat,

28-Ye : Cehr, rihvet, infitah, inhifad, terkik, ismat,




ÜÇÜNCÜ BÖLÜM



Bu bölümde, kıraatta imamımız: İmam Asım ve Hafs rivayeti


kıraatını anlatacağız. Bilhassa bu bölümde anlatılan hususları, her

müslümanın gayet iyi bilmesi ve Kur'an-ı Kerim'i ona göre okuması farz olan dini vecibelerdendir.



Kıraatta imamımız olan “İmam Asım b. Ebi'n-Necud el-Kûfi


“Tabiun”dandır. Yedi kıraat imamından biridir. Hicri 127 yılında vefat etmiştir. İmam Asım'ın bugün yaygın olan kıraatı, üvey oğlu “Hafs b.Süleyman” tarafından yapılan rivayettir. İmamımızın kıraati asırlar ilerledikçe, müslüman cemaatleri kıraat hususunda birleştirici bir dereceye yükselmiştir. Bugün ülkemiz dahil İslam dünyası içinde, Kur'an-ı Kerim %95 oranında İmam Asım'ın Hafs rivayeti üzerine okunmaktadır.



HARF-İ MED




Lugatta med: “Uzatmak” demektir. Tecvid ilminde ise:


“Makablini (kendisinden bir önceki harfi) uzatan, çeken harfe: “Harf-i

med” denir. Tecvidde med kelimesi iki anlamda kullanılır.

a- Medd-i tabii (tabii uzatma). Bu manada kasr (kısa, az

uzatmak) kelimesi de kullanılır.

b- Medd-i mezid (tabii uzatma üzerine yapılan fazla uzatma).

Harf-i med üçtür: Vav ( و), Ye ( ي), Elif ( ا). Fakat bu harfler her

zaman harf-i med olmaz. Harf-i med olabilmeleri için şu şartların

tahakkuk etmesi lazımdır:



Vav'ın harf-i med olabilmesi için:


l- Kendisinin sakin (harekesiz),

2-Makablinin de mazmûm (ötreli) olması gerekir.

صُومُوا-قُومُوا–آُونُوا) ) kelimelerindeki vav harfleri gibi.

Ye'nin harf-i med olabilmesi için:

l- Kendisinin sakin,



2- Makablinin meksûr olması lazımdır. ( (سِيرَ –فِيهِ –قِيلَ


kelimelerindeki ya harfleri gibi.

Elif ise daima harf-i meddir. Çünkü kendisi daima sakindir.

Makabli de daima meftûhtur. ( خَافَ -قَالَ ) kelimelerindeki elif harfleri gibi.

Elif yazılış itibariyle ekseriyetle dikey vaziyette ( ا) yazılır. Fakat bazen, kelime yapısı ile ilgili olarak ye ( ى) ve bazen de mushaf-ı şerife mahsus olmak üzere vav ( و) şeklinde yazılır. ( اَلصَّلَوةُ –اَلزَّآَوةُ –رَمَى ) kelimelerinde olduğu gibi.

Bu üç med harfi ( أُوذِينَا -أُوتِينَا –نُوحِيهَا ) kelimelerinde toplanmıştır.



Yukarıda zikredilen kasr, iki manada kullanılır:




a- Medd-i tabii (tabii uzatma) nın terkedilmesi


b- Medd-i tabii (tabii uzatma) ki, tecvid ilminde bu manada

kullanılır. Bazı Kur'an-ı Kerim baskılarında, mütekellim zamiri olan ( (اَنَا kelimesinin üçüncü harfi olan elifin altında görülen ( قصر ) işareti, bu kelimenin medd ile okunmayacağını yani hiç uzatılmayacağını ihtar eder.



Yine ( أَبَاؤُهُمْ –جَزَاؤُهُمْ ) gibi kelimelerdeki vav'ların harf-i med


zannedilmemesi için bu işaret konmuştur. Çünkü bu vavlar, hemzenin yazılış kaidesi ile alakalı olup, destek vavıdır. Kısacası: Altında ( (قصر işareti bulunan vav veya elif; harf-i med değildir. Dolayısıyla uzatılmayacaktır.



SEBEB-İ MED




Harf-i medden sonra gelip, asli meddi (yani bir elif miktarı olan


tabii meddi) bir elif miktarından daha fazla çekmeyi gerektiren sebebe:

“Sebeb-i med” denir. Sebeb-i med ikidir:



l- Hemze: ( ء) Hemze, kendi aslî imlasıyla yazıldığı gibi, kelime


içindeki yerine göre elif şeklinde de yazılır. Binaenaleyh, harekesi olan bütün elifler hemzedir. Hemze, kelimenin başında, ortasında ve sonundavaki olabilir. Kelimenin başında vaki olan hemze iki kısma ayrılır:



a- Hemze-i kat'ı: Hem yazıda ve hem de okunuşta daima (yani,


ibtida= başlangıç ve vasl=ulama halinde) bulunan hemzedir. ( (أَبَدٌ -مَاأَناَ gibi.



b- Hemze-i vasıl: Yazıda mevcut, ibtida (okunmaya kendisi ile


başlanma) halinde okunan, fakat vasl (kendisinden önce harekeli bir harf gelme) halinde okunmayan hemzedir. ( اَلْعَصْر وَالْعَصْرِ ) gibi.

Bu hemzelerden sadece: Harf-i medden sonra gelen ve kat’ı

hemzesi olan hemze sebeb-i med olabilir. ( مَاأَناَ -جَآءَ ) gibi.

Kelime başlarında dikey olarak, yani elif şeklinde yazılmış olan

hemzelerden hemze-i vasl'a alamet olmak üzere, elifin üstüne yarım bir sad ( ا), hemze-i kat’a alamet olmak üzere de, üstün ve ötre halinde elifinüzerine bir hemze ( أ), esre halinde de elifin altına bir hemze ( (إ yazılması itiyad edilmiştir. ( والْعَصْرِ -إِلَهٌ –أُذُنٌ –أَآَلَ ) gibi.



2- Sükûn: Harekesizlik demektir, alameti de cezim ( —ْ )


dediğimiz işarettir. ( لَمْ يَلِدْ ) gibi. Bu alâmeti taşıyan harfe, sakin harf denir.


Sakin harf, harf-i med ise bu işarete gerek yoktur. ( اَلْمِيزَانُ –اَلرُّوحُ ) gibi. Bir kelimede, med harfinden sonra sükûnlu bir harfin bulunması, med sebebi olur. Sükûn iki çeşittir:



a- Sükûn-u lâzım: Vakfen (durulunca) ve vaslen, (geçilince sabit


olan sükuna: “Sükûn-u lâzım” denir ( لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ) kelimelerindeki mim ve dal harflerinin sükunu gibi. Çünkü biz bu kelime üzerine vakf yapsak veya diğer bir kelimeye vasl yapsak, sükunlar oldukları gibi durur. Hiç değişmez.



b- Sükûn-u arız: Vakfen sabit, vaslen sakıt (düşen) olan sükûna:


“Sükûn-u arız” denir. Yani asılda olmayıp, arızî bir sebeple meydana gelen sükûndur. Bu arızî sebep de vakıftır. Mesela: ( يَعْلَمُونَ ) kelimesi üzerinde vakf yapılırsa nûn harfinin üstünü düşer, yerine cezim gelir. يَعْلَمُونْ) ) gibi. İşte bu sükûn arızîdir. Çünkü bu kelime üzerinde vakf yapılmasaydı, böyle bir sükûn meydana gelmeyecekti. Ayet sonlarındaki sükûnların çoğu böyledir. Arapça’da hareke üzerinde vakıf yapmak caiz olmadığından, vakıf halinde kelimenin son harekesi daima sükûna çevrilir. Sükûnu lazım, kelime ortasında veya sonunda vaki olabilir ,( (اَلْحَمْدُ لَمْ يَلِدْ) ) kelimelerindeki mim ve dal harflerinin sükûnu gibi. Sükun-u arız ise, sadece kelime sonunda vaki olabilir. Kelime başında ise bu sükûnlerin hiçbirisi bulunamaz. Çünkü sakin harf ile ibtida (okumaya başlamak) mümkün değildir.


MED VE ÇEŞİTLERİ



Daha önce de zikredildiği gibi, lugatta med: "Uzatmak" demektir.


Tecvid ilminde ise: Bir harfin üç harekeden biri doğrultusunda uzatılarak

okunmasına "med" denir. Medler iki kısma ayrılır.

a- Medd-i asli,

b- Medd-i fer'i. Şimdi bunları izah edelim.


a- MEDD-İ ASLİ

Buna; "Medd-i tabii" de denir ki, bu daha meşhurdur. Med

harflerinden ayrılmayan, med harfinin zatı ile kaim olan medlere: "Aslî

(tabii) med" denir. Tarifi şöyledir:



Medd-i Tabii: Bir kelimede harf-i medden biri bulunur, sebeb-i


medden hiçbiri olmazsa o kelime: "Medd-i Tabiî" olur. ( .(قَاتَلَ) ,(قَالوُا

سِيرُوا ) ) kelimelerinde olduğu gibi.

قَالَ) ): Medd-i Tabii olur. Çünkü kafı çeken harf-i medden elif var.

Sebeb-i medden ise hiçbiri yoktur.

حَكِيماً) ) ve ( عَلِيمًا ) gibi iki üstünlü kelimeler üzerinde vakıf yapılacak

olursa, iki üstünden bedel elif üzerine vakıf yapılır ve medd-i tabii olur.



Fakat durulmayıp geçilirse, medd-i tabii olmaz.


Yukarıdaki misallerde, harf-i medd hem okunuşta hem de yazılışta

vardır. Bazen okunuşta olur, fakat yazılışta bulunmaz. Bu durum, vav ve ye harflerinde olur. İleride zamir bahsinde de beyan edileceği gibi, kelimenin aslından olmayan ve he ( ه) şeklinde yazılan ve zamir olan he ( ه) lerin harekesi ötre olunca, onu çeken gizli bir vav vardır.

Buna: "Vav-ı mukadder" denir. ( لَهُ ) deki he ( ه) gibi. Hareke esre

olunca, onu çeken gizli bir ye vardır. Buna da: "Ya-ı mukadder" denir.

بِهِ ) ) deki he ( ه) gibi. Bu durumda da, bu zamirden sonra sebeb-i

medden hiçbiri vaki olmazsa, o yerde de medd-i tabii olur. ( لَهُ مَالٌ ) gibi.



Hükmü: Medd-i tabii bir elif miktarı çekilir. Farzdır. Bir eliften


eksik veya fazla çekmek lahn-ı celi (ağır ve açık hata. Bak. Sh: 60) olur.Haramdır. Bir elif miktarı, iki hareke miktarına eşittir. Bu harekenin birisi med harfinden önceki harfe, diğeri ise med harfine aittir. Bu da bir parmak kaldırıp indirecek kadar zaman miktarı olarak kabul edilir. Bu izah, sadece teorik bir ifadedir. Bunların tatbikatını fem-i muhsin'den öğrenmek gerekir.


Sebeb-i meddin bulunmasından dolayı asli medd üzerine ziyade

yapılmak suretiyle meydana gelen medlere: "Medd-i fer'i" denir. Buna "medd-î mezid" de denir. Fer'î med beş kısma aynlır:



l- Medd-i muttasıl,


2- Medd-i munfasıl,

3- Medd-i lazım,

4- Medd-i arız,

5- Medd-i lin.

Şimdi bunları beyan edeceğiz, inşaALLAH.



MEDD-İ MUTTASIL


Bitişik medd demektir. Harf-i med ile sebeb-i meddin aynı

kelimede yanyana bulunmasından dolayı bu isim verilmiştir.

Tarifi: Bir kelimede harf-i medden sonra, sebeb-i medden hemze

vaki olursa, o kelime medd-i muttasıl olur. ( (مَلاَئِكَةٌ) ,(جِىءَ) ,(جَاءَ) ,(سُوءَkelimelerinde olduğu gibi.

جَاءَ ) ) Medd-i muttasıldır. Çünkü cimi çeken harf-i medden elif

var. Sebebi medden de hemze var. İkiside aynı kelimede yan yana vaki oldukları için medd-i muttasıl olmuştur.

Hükmü: Medd-i muttasılın meddi, vacibtir. Çünkü muttefekun

aleyhdir. Yani kıraat ilminde imam olan kurraların hepsi medd etmiştir.



Hiçbiri kasr (bir elif miktarı okumak, medd-i tabii gibi) yapmamıştır.


Medd-i muttasıl, Kıraat-ı İmam Asım ve Hafs rivayetinde -4- elif miktarıuzatılır. Kur'an-ı Kerim, "Hadr" (süratli okuyuş. Bak. Sh: 61) üzere okunuyorsa iki elif miktarına inilebilir. Bundan az medd etmek caiz değildir. Tahrimen mekruhtur.

Vazife: Nasr ( اِذَا جَاءَ ) süresinde geçen medd-i tabii ve medd-i

muttasılları tesbit ediniz ve bir bir izah ediniz.



MEDD-Î MUNFASIL




Ayrı medd demektir. Harf-i med ile sebeb-i meddin ayrı iki


kelimede bulunmasından dolayı bu isim verilmiştir.

Tarifi: Harf-i medden sonra sebeb-i medden hemze gelir ve ikisi

de ayrı ayrı iki kelimede, fakat yan yana vaki olurlarsa bu durumda

medd-i munfasıl olur. ( (ياَ اَيُّهَا ) ,(فَلاَ تُزَآُّوا اَنْفُسَكُمْ ) ,(وَمَا اَنْزَلَ ) ,(اِنَّا اَعْطَيْناَ

kelimelerinde olduğu gibi.

وَمَا اَنْزَلَ ) ): Medd-i munfasıldır. Çünkü mimi çeken harf-i medden

elif var. Sebeb-i medden de hemze var. İkisi yan yana, fakat ayrı iki

kelimede vaki olduğu için medd-i munfasıl olmuştur.


Daha önce anlattığımız vav-ı mukadder veya ya-ı mukadder'den

sonra  sebeb-i medden hemze vaki olursa, yine meddi

munfasıl olur. ( بِهِ اِيمَاناً ) kelimesinde olduğu gibi; Müennes işaret ismi olan ( هَذِهِ ) için de hüküm aynıdır.( اِنَّ هَذِهِ اُمَّتُكُمْ ) ayet-i kerimesinde olduğu gibi. Harf-i meddin bulunduğu kelime üzerinde vakıf yapılacak olsa, sebeb-i meddin bulunmamasından dolayı, medd-i munfasıl da ortadan kalkmış olur.Hükmü: Medd-i munfasılın meddi, caizdir. Çünkü muhtelefun fihdir. Yani bazı kurra, medd-i tabiînin medd miktarından fazla medd ettiler. Bazı kurra da kasr ettiler. Medd-i munfasıl, Kıraat-ı İmam Asım ve Hafs rivayetinde -4- elif miktarı uzatılır. Kur'an-ı Kerim, "Hadr" üzere okunuyorsa, bir elif miktarına inilebilir.



MEDD-İ LAZIM




"Lazım" lügatta: "Lüzumlu, gerekli" manasına gelir. Medd-i


Lazımın tarifi: Bir kelimede, harf-i medden sonra sebeb-i medden

sükûnu lazım vaki olursa, o kelime "medd-i lazım" olur. Bu şekilde

meydana gelen meddi, bütün kıraat imamları medd ile okudukları için, bu isim verilmiştir. Medd-i lazım -4- türlüdür.



1- Medd-i lazım kelime-i müsekkale; Kelime-i müsekkale,


idgamlı kelime demektir. İdgam: Aynı cinsten olan ve yan yana bulunan iki harften birincisinin ikinciye katılarak, girdirilerek birlikte okunmalarından ibarettir ki, şedde bunun alametidir. Bu türlü kelimelerde medd harfinden sonra gelen sakin harf, idgamlı (şeddeli) durumdadır. Arabçada şedde ağırlık ifade ettiğinden, medd-i lazımın bu türlüsü: "Medd-i Lazım kelime-i müsekkale" olarak isimlendirilmiştir.



Misal:


(حَاجَّ حَاجْجَ ) (حَافِّينَ حَافْفِينَ)

اَلْحَاقَّةُ) ) : Medd-i lazım kelime-i müsekkaledir. Çünkü ha'yı çeken

harf-i medden elif var. Sebeb-i medden de birinci kafın sükun-u lazımıvar. İkisi de aynı kelimede bulundukları için medd-i lazım; sükûn-ulazımlı harf idgamlı olarak vaki olduğu için de kelime-i müsekkale olmuştur.Şayet, harf-i med ile sebeb-i med aynı kelimede yan yana vaki olmazsa, iki ayrı kelimede, mesela: Harf-i med birinci kelimenin sonunda, sebeb-i medd ikinci kelimenin başında bulunacak olursa, bu durumda medd-i lazım olmaz. Yazıda mevcud olan harf-i med, kıraat esnasında iskat edilir (düşürülür). ( مَا الْقَارِعَةُ) ) ,(اِذَا السَّمَاءُ gibi.



2- Medd-i lazım kelime-i muhaffefe: Bu durumda üzerinde


sükûn-u lazım vaki olan harf cezimlidir. Arabçada cezim hafiflik ifade ettiğinden, medd-i lazımın bu türlüsüne "Medd-i lâzım kelime-i muhaffefe" denilmiştir. ( آلْآنَ أَاَلْأَانَ ) gibi. Bu kelime medd-i lazım

kelime-i muhaffefe'dir. Çünkü hemzeyi çeken harf-i medden elif var.Sebeb-i medden de lamın sükun-u lazımı var. İkisi de aynı kelimede bulundukları için medd-i lazım, sükun-u lazımlı harf idgamsız olarak vaki olduğu için de kelime-i muhaffefe olmuştur.



3- Medd-i lazım harf-i müsekkal. Harf-i müsekkal: Kendisinde


idgam (şedde) bulunan harf demektir. Fakat harfi müsekkal'de hakikatta şedde bulunmaz. Üzerinde sükûn-u lazım bulunan harften sonra aynı cinsten harfin gelmesi sebebiyle, telaffuz halinde şedde varmışcasına okunur. ( الم اَلِفْ لاَمْ مِيمْ ) deki lâm gibi. Buradaki lâm, harf-imusekkal’dir. Çünkü lam'ı çeken harf-i medden elif var. Sebeb-i medden de mimin sükûn-u lazımı var. Sükûn-u lazımlı olan mim harfi, yine ikinci bir mime uğradığı için, telaffuzda idgam olunarak. "Medd-i lazım harf-i musekkal" olmuştur.



4- Medd-i lazım harf-i muhaffef: Bu durumda, üzerinde sükûn-u


lazım bulunan harf, idgamsızdır. ( الم اَلِفْ لاَمْ مِيمْ ) deki mim gibi.

Çünkü mimi çeken harf-i medden ye var. Sebeb-i medden de mimin

sükûn-u lazımı var. İdgam durumu da olmadığı için "Medd-i lazım

harf-i muhaffef" olmuştur. ( الر اَلِفْ لاَمْ رَا ) daki lam da böyledir.

Hükmü: Medd-i lazımın meddi, vacibtir. Çünkü bütün kıraat

imamları medd-i lazımın -4- elif miktarı med edilmesinin lüzumu

üzerinde ittifak etmişlerdir. Binaenaleyh, hadr kıraatında bile olsa, bu miktardan az meddetmek doğru değildir.


MEDD-İ ARIZ



Lugatta arız: "Önce yokken sonradan gelip çatan, musallat olan"


gibi manalara gelmektedir. Medd-i arızın tarifi şöyledir: "Bir kelimede,harf-i medden sonra sebeb-i medden sükûn-u arız vaki olursa bu durumda medd-i arız olur. ( يَقُُولُ ) ,(يَفْعَلُونَ ) kelimeleri vakıf halinde medd-i arız olurlar.

يَعْلَمُونَ ) ) : Medd-i arızdır. Çünkü mim'i çeken harf-i medden vav

var. Vakıf halinde sebeb-i medden de nun'un sükûn-u arızı var.

Binaenaleyh, medd-i arız olmuştur.

Görüldüğü üzere medd-i arız; harf-i medden sonra gelen harf

üzerinde vakıf yapıldığı zaman meydana gelmektedir. Halbuki vakıf

yapılmayıp, vasl yapılacak olursa, sükûn-u arız kalktığından medd-i arız da ortadan kalkmış olur. Bu durumda medd-i tabii olur. Medd-i arıza "medd-i vakıf" da denilmiştir.

Hükmü: Medd-i arızın medd-i caizdir. Medd-i arızın med

miktarındaki vecihler, üzerinde sükûn-u arız vaki olan harfin aslî

harekesine göre değişmektedir.



l- Eğer sükûn-u arızın üzerinde vaki olduğu harfin aslî harekesi


üstün ise, bu durumda bütün kıraat imamlarına göre -3- vecih caizdir.



a- Tûl (uzun okuyuş). Bu durumda -4- elif miktarı medd olunur.


kıraat imamlarına göre -3- vecih caizdir.



b- Tevessut (orta okuyuş). Bu durumda iki veya üç elif miktarı


medd olunur.



c- Kasr ( kısa okuyuş ). Bu durumda bir elif miktarı medd olunur.


يَخْرُجُونَ) ,(يَكْتُبُونَ ) ,(يَنْصُرُونَ ) ,(يَعْلَمُونَ ) ) kelimelerinde olduğu gibi.



2- Eğer, üzerinde sükûn-u arız vaki olan harfin aslî harekesi esre


ise, -4- vecih caizdir. a-Tûl, b- Tevessut. c- Kasr, d- Kasr ile revm.

خَافُونِ) ,(يَا عِبَادِ) ,(مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ ) ) gibi.



Revm: Lugatta, "taleb etmek" demektir. Tecvid ilminde ise:


"Gizli ses ile harfin harekesini taleb etmeye, yani harekeyi hafif bir sesle okumaya: "Revm" denir. Bu durumda, esre harekesinin çok azı kalır. Üçte biri kadar. Revmin nasıl yapılacağını, fem-i muhsinden öğrenmelidir. Esrede olduğu gibi ötrede de revm yapılabilir. Üstündeyapılmaz. Revm, vasıl hükmünde olduğu için ancak kasr ile revm yapılabilir. Tûl ve tevessut ile revm yapılmaz. Revm, harekenin durumunu açıklamak için yapılan bir beyandır. Bunu gözleri görmeyen âmâlar, kulakları vasıtasıyla idrak edebilirler.



3- Eğer, üzerinde sükûn-u arız vaki olan harfin asli harekesi ötre


olursa -7- vecih caizdir, a- Tul, b- Tevessut, c-Kasr, d- Tûl ile işmam, e-



Tevessut ile işmam, f- Kasr ile işmam, g- Kasr ile revm.




İşmam: Lugatta, "koklatmak" manasına gelir. Tecvid ilminde ise,


sükundan sonra ötre harekesine işaret ederek dudakların ileriye doğru toplanması, yumulmasıdır. Harekeyi beyan etmek için dudaklarla yapılan işmam, gözleri gören ve fakat kulakları duymayan sağırlara mahsustur.

يَقُولُ) ,(نَصُومُ) ,(وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ ) ) gibi.

Kıraatta imamımız İmam Asım hazretleri, Yusuf süresindeki:

لاَ تَأْمَنَّا) ) dan başka yerde işmam yapmadı. Aslı ( لاَ تَأْمَنُنَا ) idi. Revm de hiç yapmamıştır. Halen memleketimizde her ikisi de yapılmamaktadır. Medd-i arızın "tûl" okunması efdal görülmüştür.


MEDD-İ LİN



"Lîn": Lügatta, "yumuşak olmak" manasına gelir. Medd-i lin'in


tarifi şöyledir: "Bir kelimede harf-i linden sonra sebeb-i medden sükûn -lazım veya arız- vaki olursa, buradaki med: Medd-i lin" olur. Misal: ( عَلَيْهِ ) gibi. Bu kelime üzerinde vakıf yapıldığında medd-i lin meydana gelir. Çünkü harf-i linden ye var. Sebeb-i medden de he'nin sukun-u arızı vardır.



Hükmü: Medd-i lin'in medd durumu, harf-i linden sonra gelen


sükûnun cinsine bağlıdır. Şöyleki:



1- Eğer harf-i linden sonra gelen sükûn, sükûn-u lazım ise: -2-


vecih caizdir. Tûl ve tevessut. Fakat tûl ile okumak bütün kurraca tercih edilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de bu şekilde kelime iki yerde bulunmaktadır.



a- Meryem süresinin evvelinde bulunan:


آهيعص آَافْ هَا يَا عَيْنْ صَادْ) ) mukattaa harflerindeki ( (عَيْنْ ع lafzı.



b- Şura süresinin başında bulunan


حم عسق حَا مِيمْ عَيْنْ سِينْ قَافْ) ) mukattaa harflerindeki ( (عين ع

lafzı.



2- Eğer harf-i linden sonra gelen sükûn, sükûn-u arız ise o zaman


medd-i linin medd durumu, medd-i arızda olduğu gibi, üzerinde sükûn-u

arız vaki olan harfin asli harekesine bağlıdır. Mesela: ( اَلْيَوْمَ ) de üç vecih,

عَلَيْهِ ) ) de dört vecih, ( وَلاَ نَوْمٌ ) de yedi vecih caizdir.

Bu izahattan anlaşıldıki: Medd-i lin, aslında medd-i lazım ve meddi

arıza benzemektedir. Medd-i lini onlardan ayıran husus: Harf-i medd yerine harf-i linin bulunmuş olmasıdır.


MEDD-İ TA'ZİM VE TEBRİE



Buraya kadar zikrolunan meddlerin hepsi, lafzî sebeplere göre olan


medlerdir. Bir de manevi sebeplere göre meddler vardır ki, bunlar da iki tanedir.



1- Medd-i ta'zim: Bu medd, kelime-i tevhid ( لآ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ ) daki


nafiye la ( لا) sına aittir. Buna: "Medd-i mübalağa" da denir. Çünkü

buradaki meddin mübalağalı bir şekilde yapılması, ALLAH'tan

başkasından ulûhiyyeti nefy içindir. Zaten, burası bizim kıraatta da

medd-i munfasıl olmak üzere -4- elif miktarı çekilmektedir.



2-Medd-i tebrie : La-i tebriyyeye (cinsten hükmü nefyeden la'ya)


ait bir meddir. ( لاَ شَرِيكَ لَهُ ) ,(لاَ رَيْبَ ) gibi. Bunlarda zahirde bir sebep

olmadığı halde, aslından ziyade medd etmek caizdir. Fakat tevessut

efdaldir.


Med konusunda dikkat edeceğimiz hususlar :



1- Kur'an-ı Kerim'i okurken medler, okuyuş tarzıyla orantılı


olmalıdır. Hadr tarzındaki bir okuyuşta medler en az ne kadar

çekiliyorsa, o miktar çekilmelidir. Hadr ile okurken, medleri tertile göre  çekmek; bir laubalilik ve başı bozukça bir harekettir. Adabına uygun olan: Medlerin, sükunların, idgamların hülasa bütün tecvid hükümlerinin aynı ölçüde ve birbirlerine mütenasib olmalarından ibarettir. Sağlam okuyan ve okuduğuna saygı gösteren okuyucunun aklı ağzında olmalıdır.



2- Medler mütevatir kıraat imamlarından nakledilen mertebelerde


okunmalı. Mütevatir med miktarları, ictihadi bir durum değildir. Kur'an-ı Kerim okuyan, kimin kıraatına göre okuyorsa bütün okuyuş vecihlerinde  ona uyması gerekir.



3- Kur'an-ı Kerim okuyan kimse, medlerde; imamının okuduğu


bütün mertebeleri okuyabilir. Caiz gördüğü mertebeler arasında tercih yapabilir. Mesela İmam Asım kıraatı ve Hafs rivayetiyle okuyan kimse muttasıl, munfasıl, lazım meddleri dört elif okumak durumundadır. Arız med, yerine göre dört eliften bir elife kadar inebilir.



4- Medlerin okunuşunda tecvid kaidesini bozan musiki ve nağmeyi


tecvide uydurmalı, tecvid kaidesini musikiye ve makama hakim

kılmalıdır.



5- Medlerin icrasında, med sebeblerinin gösterilmesine itina


edilmeli ve hassas davranılmalıdır. Med sebebi olan hemze ve sükunun iskatına, hazfine veya teshiline meydan verilmemelidir.



VAZİFE: Meddler bahsi burada bitmektedir. Binaenaleyh, buraya


kadar görülen konuları

www oyalarim

Merhaba degerli site takipçilerimiz. Yogun istek aldigimiz icin sizlere bugün www oyalarim makalesini yayinlamaya karar verdik.


www oyalarim 1



www oyalarim 2



www oyalarim 3



www oyalarim 4



www oyalarim 5



www oyalarim 6



www oyalarim 7



www oyalarim 8



www oyalarim 9



www oyalarim 10



www oyalarim 11



www oyalarim 12



www oyalarim 13



www oyalarim 14



www oyalarim 15



www oyalarim 16



www oyalarim 17



www oyalarim 18



www oyalarim 19



www oyalarim 20



www oyalarim 21



www oyalarim 22



www oyalarim 23



www oyalarim 24



www oyalarim 25



www oyalarim 26



www oyalarim 27



www oyalarim 28



www oyalarim 29



www oyalarim 30



www oyalarim 31
slm arkadaşlar aslında bu lifi sizlere bi kac ay sonra yayınlıcaktım cünkü emekbahcemiz forumunda vede yönetimindeyim  kararımız bu acıklamaları  etkinlik yaptığımız modelleri bikac ay sonra  bloglarımızda paylaşmak bende bunu katre-i sevgi adında cok sevdiğim bi arkadaşımın bloğunda izin alarak istedim örmeyi vede arkadaşlarda ister diye düşündüm ve gayet güzel bişekilde arkadaşımı üzmeden helallik isteyerek  ördüm emekbahcemizdede etkinlik actım şuanda ordada örülüyor ama benim cok sevdiğim can saydığım ve asla hakkında kötü düşünemeyeceğim bacım diyerek hitap ettiğim bi arkadaş bana sormadan bunu ördü vede başka bi forumda etkinlik olarak actı buna ben cok üzüldüm gercekten bunu bana yapmayacak olan bi kişi diye biliyordum bir kac kişiye kızıp beni bu kadar üzmemeliydi

kızlar birde nolur beni yalnış anlamayın benim kendisinde tek istediğim bana gelip söyleseydi etkinlik yapcam şurda deseydi  kendi elimle acıklamayı gönderirdim tek kızdıığım vede üzüldüğüm bu oldu beni tanıyanlar bilir ben hep doğru dürüst biriyim kimsenin blogunda gördüğüm şeyi mutlaka izin alıp yaparım bu benim için  böyledir  nedenmi emek vermiştir acıklama hazırlamıştır zamanını harcamıştır  kimsenin hakkını yemem yedirmemde


Bu yazi hakkinda daha cok yazi inceleyebileceginiz onerecegimiz bir web sayfasi : en yeni oyalarım